HÜKÜMSÜZDÜR SANA VERİLEN CEZA -
25.10.2014
420 kere okundu
Sarı saçlarından azat ettim seni, bütün suçların düştü gönlümde. Cumartesi günü Beşiktaş İskelesi’nden Bahariye’ye doğru çıkarken, Zürich Bar’ın önünden geçerken, köşe başındaki galeride tabloları seyrederken, el yapımı tuhaf bisikletli adamdan önce, Suriyeli dilenciden hemen sonra... Siyaha tanık oldum, yeşile ve mora, kızıla ve beyaza tanık oldum. Kalabalıktı, gençti, orta yaşlıydı, Maltepe’den, Üsküdar ve Ümraniye’den gelmişlerdi. Gece kalabalıktı, uzundu ve leş gibi bira kokuyordu.
Balıkçılar vardır Beyaz Fırın’dan yukarı çıkarken. Normalde uğramadan geçmem, sen kokarsın diye gitmedi ayaklarım. En uzağından yürürsem en az acıtırdı. Evet, doğru anladın balık kokusu. Bütün güzel şeyler balık kokar bana, söylememiş miydim? Çilek kokulu o dudaklar, burberry, babaannemin arka bahçesindeki güller, eski evimizin duvarındaki hanımeli, annem ve en çok da sen… Aklımda kalan her güzel koku sana dair, o yüzden değiştirdim yolumu, o yüzden aklıma getirmedim seni. Kalabalıklarda aranmadın tarafımdan, saçının rengine rastlayınca takılıp kalmadı gözlerim, sadece yürüdüğüm değil yürümediğim yollara da gitmedi aklım. Affettim seni, azat ettim bu akşam, saat altıya geliyordu, kararmamıştı hava henüz.
İnsan yaşayacaksa senden uzakta yaşamalı, senle aynı gökyüzünü paylaşmamalı, aynı denize karşı yudumlamamalı çayını. İnsan sevdi mi sana benzemeyeni sevmeli, aklı başından gitmemeli. İnsan merak etti mi bana sormalı, her şeyin cevabı var bende. Ve kaçacaksa birisinden insan, sırf inat olsun diye sana kaçmalı.
Başka hiçbir şeyle ilgilenmezken, kafam boşken ve en önemlisi de o ilham dedikleri şey gelmişken... Sonrası sende ne varsa, için ne kadarsa o kadarı ancak. Moda’nın arka yüzünden denize bakarken, ılık kolayı yudumlarken bardaktan. Yaşlı teyze kapıdan giren arkadaşına üst perdeden seslenirken, okulu kırmış bebeler arka masada aşk yaşarken. İşte o an affettim seni. Vazgeçtim koladan dedim, çay istedim. Peki dedi garson. Bir gemi geçti denizden, güvertesi hınca hınç insan doluydu. Bir serçe daldan dala sıçradı tepemdeki ağaçta, bir güneş vurdu gözlerime, kıstım gözlerimi. Sen geldin aklıma, kırıklarından süzülen kan geldi, gözyaşının tuzu, feryadındaki sızı geldi. Sarı saçlarından sen suçluydun ya affettim seni. Ki bu ilk de değil okuyorsan biliyorsundur…
Ben bira içmem söylemiştim sana. Bir yudum al istersen dedi, güldüm. Ben bira içmem en iyi sen biliyorsun. Nerden geldiğimi ve nereye gidemediğimi biliyorsun. Saçlarının kokusunu anlattım sana, teninde esen rüzgârı, akşamüstlerini ve sabahları anlattım. Bütün soruların cevabı bendeydi, bütün cevapları anlattım sana. Biliyorsun…
Hükümsüzdür sana verilen ceza, affettim bütün suçlarını. Bozuk Halk Bankası atm'sinden para çekemedim diye, üç gündür balık yiyemedim diye ya da dört, güneş gözlüklerimi evde unuttum, kahvaltımı geç yaptım diye. İş günü işi astım diye affettim seni, bu yaz denize giremedim diye, sevdiğim o şarkıyı Anadolu Feneri’nden Karadeniz’e bakarken dinleyemedim diye affettim seni. Hükümsüzdür sarı saçların, sesin ses değildir artık, kokun en bilindik kokulardan, yüzün ortalama bir yüz. Ve o ellerin, o tenime değdiğinde bana hükmeden ellerin. Ellerin olduğun için affettim seni. Sarı saçlarından suçlu değilsin artık, sana verdiğim bütün cezalar hükümsüzdür gönlümde.
D&R'dan satın almak için tıklayın
KİTAPYURDU'ndan satın almak için tıklayın