Uyuya kalmışım gece film seyrederken, sabah uyanıp yatağa attım gövdemi ve öğlene kadar uyudum. Koltukların üzerindeki örtüleri yıkıyorum şimdi, sütümün son kullanma tarihi geçmiş yerine vişne suyu içiyorum. Annemi aradım ablam çıktı telefona Emine, evimizin direği, annemin korkusuz şövalyesi. İbrahim’in annesi kanser, ağırlaşmış, oraya gitmiş annem hasta ziyaretine, konuşamadım. Anneannem de hasta, günleri sayılı, yüksek şeker organlarına zarar vermiş, annem annesini kaybetmek üzere, her gün yanında teyzemler ile dayım da kalıyor anneannem, küçük dayımda, Ali’de. Güzel bir gün, kötü haberler… Hayat böyle bir şey, gündüz ve gece, sıcak ve soğuk, ölüm ve yaşam… Yaşadığın sürece işler yolundadır der bir Çin atasözü, yaşıyorum ve işler yolunda…
Makinedeki çamaşırların işi bitsin sahile inmek var aklımda, Süreyya Plajı’na geçip kahvaltı, öğle yemeği karışımı bir şeyler yedikten sonra bir banka oturup Adalar manzarası eşliğinde BTT yazılılarını okurum bebelerin, merak ediyorlardır bekletmemek gerek. Gerçi Adalar demişken, vapura atlayıp karşıya geçmeli bisikletle ada turu yapmalı da diyor içimdeki hin bir ses, hadi hayırlısı…
Birazdan çıkacağım, sakın ayrılmayın bir yere dönerim elbet, hava kararsın hele bir…